Yeni Üyelik Haber bülteni üyeliği
|
Beckett'in yazar olarak kariyeri kabaca üç döneme ayrılabilir: 1945'de II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar sürecek olan ilk çalışmaları; 1945'den 1960'ların ilk yıllarına kadar süren ve muhtemelen en iyi bilinen çalışmalarını çıkardığı orta dönem; 1960'ların ilk yıllarından ölümüne kadar süren son dönem. Bu son dönemde Beckett'in çalışmaları çok daha kısa olmaya yönelmiştir ve stili de çok daha minimalisttir.
Erken dönemBeckett'ın erken dönem eserleri arkadaşı James Joyce'un eserlerinin yoğun etkisi altındadır. Titizlikle hazırlanmış ve Joyce'un tarzının türevi sayılabilecek bir dilde yazılmış bu metinlerin bazı kısımları oldukça anlaşılmazdır. Kısa öykü toplamı olan Aşksız İlişkiler (1934) kitabının açılış cümleleri bu üslûba örnek gösterilebilir:
Bu bölüm Dante Alighieri'nin İlahi Komedya'sına yapılan göndermelerle doludur ve bu eseri tanımayan okuyucular için kafa karıştırıcıdır. Yine de burada, Beckett'ın sonraki eserlerinin pek çok belirtisi mevcuttur: Belacqua karakterinin fiziki hareketsizliği, karakterin kendi düşüncelerine saplanıp kalmışlığı, son cümlenin saygısızca komik olması vb. Benzer unsurlar Beckett'ın yayınlanmış ilk romanı Murphy'de de (1938) görülür. Sonraki eserlerinde sürekli tekrarlanan delilik ve satranç temaları, bir ölçüde bu romanda da mevcuttur. Romanın açılış cümlesi, Beckett'ın tüm eserlerine hayat veren kötümser alt anlamların ve kara mizahın ipucunu verir: Hep aynı dünyanın üzerinde ışıldıyordu güneş, başka seçeneği yoktu çünkü. II. Dünya Savaşı sırasında Roussillon'da saklanırken yazdığı Watt ise aynı temaları içermekle birlikte, daha az coşkulu bir üslûba sahiptir. Bu romanın bazı bölümlerinde insan hareketleri matematiksel permütasyon gibi kurgulanmıştır. Bu durum, Beckett'ın daha sonraki oyun ve romanlarında ortaya çıkacak olan, hareketlerin kesin şekilde tanımlanması kaygısının habercisidir. Beckett'ın Fransızca edebi metinler yazmaya başlaması da bu döneme denk gelir. Aynı dönemde İngilizce olarak yazılan ve Echo's Bones and Other Precipitates(1935) isimli kitapta toplanan şiirlerdeki yoğunluğun aksine Fransızca yazılmış bazı kısa şiirlerdeki arılık Beckett'ın tarzındaki - Watt'ta da belirtileri görülen - sadeleşmeyi, başka bir dili kullanarak da olsa başlattığını göstermektedir.
Orta dönemİkinci Dünya Savaşı sonrasında Beckett, edebi dil olarak temelli Fransızca'ya yöneldi. Bu seçim ile yukarıda anlatılan, Dublin'de annesinin odasında yaşadığı, sanatının öznel olması ve tamamıyla kendi iç dünyasından kaynaklanması gerektiğini anlamasını sağlayan "deneyim", Beckett'in en bilinen eserlerini vermesiyle sonuçlanacaktı. Savaştan sonraki on beş yıl süresince Beckett dört uzun tiyatro oyunu yazdı: En attendant Godot (1948?1949; Godot'yu Beklerken), Fin de partie (1955?1957;Oyun Sonu), Krapp's Last Tape (1958; Krapp'ın Son Bandı) ve Happy Days (1960; Mutlu Günler). Genelde, doğru ya da yanlış biçimde, absürd tiyatronun temel eserleri olduğu düşünülen bu dört oyunda, her ne kadar Beckett'ın kendisi varoluşçu olmasa da, dönemin varoluşçu düşünürlerinin eserlerindeki temalar kara mizahtarzıyla ele alınmıştı. "Absürd tiyatro" terimi ilk defa Martin Esslin'in aynı isimli kitabında ortaya çıkmış, bu kitabın önemli bir bölümü de Beckett ve Godot'ya ayrılmıştı. Esslin bu oyunların, Albert Camus'nün "saçma" kavramının tamamlayıcısı olduklarını öne sürdü ve Beckett bu sebeple sıklıkla - ve hatalı olarak - "varoluşçu" olarak nitelendirildi. Eserlerinde benzer temaları işlemiş olsa da, Beckett'ın varoluşçuluğa karşı bir ilgisi yoktu. Beckett ayrıca absürd tiyatro tanımına da karşı çıkıyordu. Genel anlamda oyunlar, anlaşılamaz ve akıl erdirilemez bir dünya karşısında hissedilen umutsuzluk ile bu umutsuzluğa rağmen yaşamda kalma isteğini anlatır.Oyun Sonu'nda çöp varillerinde yaşayan ve zaman zaman kafalarını dışarı uzatıp konuşan karakterlerden biri olan Nell'in sözleri, Beckett'ın orta dönem tiyatro oyunlarının iyi bir özetidir:
Beckett'ın bu dönemde düz yazıdaki önemli başarıları, Molloy (1951), Malone meurt (1951; Malone Ölüyor) ve L'innommable(1953; Adlandırılamayan) isimli üç romandı. Yazarın açıkça aksini belirtmiş olmasına rağmen zaman zaman "üçleme" olarak değerlendirilen bu romanlar, gittikçe daha da yalınlaşmış, sadece temelde gerekli olan unsurları içerecek derecede sadeleşmişti. Bu sebeple bu üç romanda, Beckett'ın olgun dönemindeki tarzının ve kullandığı temalarının gelişimi gözlenebiliyordu. ÖrneğinMolloy zaman, mekân, eylem ve konudan oluşan geleneksel roman öğelerini içeriyordu ve bir bakıma bir dedektif romanıydı.Malone Ölüyor'da ise mekân ile zamanın akışı varlığını sürdürürken konu ve eylem büyük oranda ortadan kalkmıştı. Romandaki temel hareket unsuru, bir iç monolog şeklini almıştı. Son olarak Adlandırılamayan'da tüm zaman ve mekân duygusu yok edilmişti. Romanın ana teması bir "ses"in, var olmayı sürdürmek için sürekli konuşmak zorunda olması ile en az bunun kadar kuvvetli bir dürtü olan sessizliği arayışı arasındaki çatışmaydı. Bunda Beckett'ın, savaşın dünyayı ne hâle getirdiğine ilişkin deneyimlerinin izlerini bulmak mümkündür. Bu romanlar da örnek gösterilerek, Beckett'ın eserlerinin genelde kötümser olduğu kabul edilir. Buna rağmen Adlandırılamayan'ın sonunda yaşam kazanmış gibidir. Romanın son cümlesi bunu ima eder: Devam edemem, devam edeceğim. Bu romanların ardından Beckett, sürdürülebilir bir düz yazı çalışmasına ulaşabilmek için çabaladı. Ancak bu çabaların sonucunda sadece, daha sonra Texts for Nothing (Hiç İçin Metinler) adıyla bir araya getirilecek olan hikâyeler ortaya çıktı. Yine de Beckett 1950lerin sonunda, en radikal düz yazı eseri olan Comment c'est (1961; Acaba Nasıl?) isimli kitabını yazdı. Konserve kutularıyla dolu bir çuvalı sürükleyerek çamur içinde emekleyen isimsiz bir anlatıcının başından geçenleri anlatan bu kitap, noktalama işaretleri kullanılmamış bir dizi paragraf halinde, telgrafvari bir üslupta yazılmıştır:
Bunun ardından, Beckett'ın drama dışı bir düz yazı eser vermesi için neredeyse on yıl geçmesi gerekecekti. İçerik ve biçim olarak alışılmış tarzın oldukça ilerisine geçen Acaba Nasıl ile birlikte, Beckett'ın yazarlığında yeni bir dönem başladı.
Son dönem1960'lar boyunca ve 1970'lerin başında Beckett, 1950'lerdeki eserlerinde de belirgin olan yoğunluğa daha da fazla yöneldi ve bu durum minimalist olarak tanımlanmasına sebep oldu. Bunun en uç örneklerinden biri, dramatik eserleri arasında olan 1969 tarihli Soluk'tur. 35 saniye süren ve hiçbir karakter içermeyen bu parça, Oh! Calcutta! revüsünde açılış parçası olarak kullanılmıştı ve muhtemelen bu revüye ironik bir yorum olarak yazılmıştı. Önceki oyunlarda zaten az sayıda olan karakterler, son dönem dramatik eserlerinde artık sadece en gerekli öğeleri içerecek şekilde daraltılmıştı. Örneğin, ironik bir isme sahip olan 1962 tarihli Oyun'da büyük cenaze vazolarına boyunlarına kadar gömülü olan üç karakter vardı. 1963'te aktör Jack MacGowran için televizyon draması olarak yazılan Söyle Joe'daki tüm hareket, sürekli olarak başkişinin suratına odaklanarak yakın çekime geçen bir kamera ile sağlanmaktaydı. 1972 tarihliBen Değil oyunu ise, Beckett'ın sözleriyle "gerisi karanlık bir sahnede hareket eden bir ağızdan" ibaretti. Krapp'ın Son Bandı'nda ipuçları verilmiş olan bu son dönem oyunları temelde hafızayla; durgun bir şimdiki zamanda geçmişteki can sıkıcı olayların yeniden hatırlanmasıyla ilgiliydi. Dahası, bu oyunlarda sıklıkla kişiliğin sınırlandırılması teması mevcuttu ve bu durum Söyle Joe'daki gibi başkişinin kafasına dışarıdan gelen bir ses ile ya da Ben Değil'deki gibi başkişi hakkında başka bir karakterin yorumda bulunması şeklinde gerçekleşiyordu. Bu temalar Beckett'ın 1982'de yazdığı ve Václav Havel'e adadığı, en politik eseri sayılan ve diktatörlük kavramının ele alındığı Felaket oyununun da yolunu açmaktaydı. Bu dönemde ayrıca, Beckett'ın uzun süre suskun kalan şairliği yeniden ortaya çıktı. Beckett kimisi sadece altı kelime uzunluğunda olan aşırı kısa ve özlü Fransızca mirlitonnades şiirleri yazdı. Bunlar Beckett'ın, eserlerini bildiği diğer dile çevirmeye yönelik titiz uğraşlarının dışında kaldı. Daha sonra Derek Mahon gibi bazı yazarlar şiirleri çevirmeye çalıştılarsa da bu şiirlerin tamamlanmış bir İngilizce çevirisi hiç yayınlanmadı. Beckett'ın bu dönemdeki düz yazı çalışmaları, ABD'li ressam Jasper Johns'un resimlediği 1976 tarihli kısa öykü toplamı olanFizzles (Fiyaskolar) kitabında toplandı. Daha sonra Nohow On başlığıyla birarada yayınlanan 1979 tarihli kısa romanıCompagnie, 1982 tarihli Mal vu mal dit ve 1984 tarihli Worstward Ho, Beckett'ın bu alanda bir nevi rönesans yaşadığını gösteriyordu. "Kapalı alan" öyküleri olarak adlandırılan bu üç eserde Beckett, oyunlarında sıkça kullandığı tema olan kişiliğin sınırlandırılması ve izlenmesi konusunu düz yazı yoluyla yeniden ele almıştı. Bu eserlerdeki bir başka tema ise,Compagnie'nin açılış cümlelerinde görüldüğü üzere vücutların boşlukta yerleşimi idi:
Beckett'in son çalışması olan 1988 tarihli What is the Word, yaşamının son günlerini geçirdiği hasta bakım evindeki yatağında yazıldı. Şiirin ayrıca Fransızca uyarlaması da mevcuttur.
|
|
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Gizlilik Sözleşmesi |
Üye Girişi